Çalışma Saatlerimiz

Pazartesi: 09.00 - 18.30
Salı: 09.00 - 18.00
Çarşamba: 09.00 - 18.00
Perşembe: 09.00 - 18.00
Cuma: 09.00 - 18.00
Cumartesi: -
Pazar: -
Bize Danışın!

Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesinden Caymanın Sonuçları - Yer Gösterme Tutanağının Hukuki Statüsü ve Taraflara Yüklediği Sorumluluklar HUKUKİ STATÜSÜ VE TARAFLARA YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR

Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesinden Caymanın Sonuçları - Yer Gösterme Tutanağının Hukuki Statüsü ve Taraflara Yüklediği Sorumluluklar HUKUKİ STATÜSÜ VE TARAFLARA YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR

Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesinden Caymanın Sonuçları - Yer Gösterme Tutanağının Hukuki Statüsü ve Taraflara Yüklediği Sorumluluklar HUKUKİ STATÜSÜ VE TARAFLARA YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
-

Taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin, dört ana unsuru bulunmaktadır. Bunlardan ilki yazılılık unsurudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 520/3. maddesi ile taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmayacağını hükme bağlamıştır.

Bir diğer unsur ise ücrettir. Bu unsur ile vekalet sözleşmesinden ayrılan taşınmaz simsarlığı sözleşmesinde ücret zorunluluğu mevcuttur. Sözleşme kurulduğu anda simsar ücrete hak kazanır ancak sözleşme geciktirici koşula bağlandıysa, geciktirici koşul gerçekleştiğinde ücret ödenir. Sözleşme bedelinin belirlenmesi aşamasında ise kanun geniş bir serbesti tanımıştır(3).

Üçüncü unsur aracılıktır. Simsar, üçüncü kişi ile iş sahibinin arasında kurulan sözleşmenin tarafı olmamakla birlikte bu kişileri bir araya getiren kişidir. Simsar, taşınmazın üzerinde ayni veya şahsi bir hakkın kurulmasına ilişkin sözleşmenin değil, sözleşmenin tarafları arasında aracılık faaliyetini yürütürken yapılan işin karşılığında imzalanan taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin tarafıdır.

Son unsur ise, geçiciliktir. Genellikle taşınmaz simsarlığı sözleşmesi, tek bir taşınmazı konu aldığından; taşınmaza ilişkin sözleşmenin iş sahibi ve üçüncü kişi arasında kurulmasından sonra simsarlık sözleşmesi de sona erecektir. Bu sebeple simsarlık sözleşmesi, belirli bir süre için kurulabilmektedir. Aksi halde tarafların uzun zaman birbirlerine bağlı kalması, asıl sözleşmenin kurulması için olumsuz bir durumu doğurabilecektir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise 2014/1 E., 2015/1539 K. sayılı ve 10.06.2015 tarihli kararıyla konuya ilişkin görüşlerini şu şekilde belirtmiştir;

“...
TBK m. 520/1'e göre simsarlığın(tellallığın) tanımı şu şekilde yapılmıştır: "Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir". Bu hüküm, mehaza uygun olarak, "Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir" şeklinde anlaşılmalıdır. Simsarlık sözleşmesi, 818 sayılı BK'nun 404 vd maddelerinde, "tellallık" olarak adlandırılıp, düzenlenmiş bulunuyordu.
Bu tanımlardan hareket edilerek simsarlığın unsurları şu şekilde tespit olunabilir:
a) Simsarlık ilişkisinin tarafları simsar ile iş sahibidir ve simsar, iş sahibi için, konusu özel olarak belirlenmiş bir vekalet edimi üstlenmiştir. O (simsar), iş sahibi için yerine getireceği faaliyetin karşılığında ücret alacaktır.
b) Simsarlık faaliyetinin konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin kurulması hususunda aracılık etmektir. Bu aracılık faaliyeti, bir sözleşme kurma fırsatı vermek şeklinde olabileceği gibi bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek şeklinde de olabilir. Simsarın kural olarak iş sahibini temsil yetkisi yoktur; fakat sözleşme ile kendisine bu yetki verilebilir.
c) Simsarlık ilişkisi, simsar ile iş sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur.
Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki TBK. m. 520/3(BK m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, "taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz". Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme (asıl sözleşme), herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.
...”
(4)

1. Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesinden Caymanın Sonuçları



Türk Borçlar Kanunu’nda taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin sona erme halleri ayrıca düzenlenmiş olmasa da, Kanun 520. madde düzenlemesinde kural olarak vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağından bahsetmiştir. TBK 512. maddesinde “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir.’’ düzenlemesi mevcuttur. İlgili Kanun maddesi ışığında, simsarlık sözleşmesi taraflarının da sözleşmeyi her zaman tek taraflı olarak sona erdirebileceğini söylemek uygun olacaktır.

Kanun koyucu tek taraflı olarak sözleşmeden dönmeyi herhangi bir şekil şartına bağlamamıştır. Yani taraflar sözleşmeden dönme haklarını açık ve örtülü olarak her şekilde kullanabilirler. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. madde(5) düzenlemesine göre; tacir olan iş sahibi ve simsar arasında yapılan sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbar ve ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik posta sistemi ile yapılmalıdır.

Sözleşmeden dönme, simsarlık ilişkisi açısından Kanunen bir hükme bağlanmadığından, sözleşmeden dönme sonucu ortaya çıkılacak ihtilaflar konusunda da bir belirsiz mevcuttur. Ancak öğretideki baskın görüşe göre, yine 512/2. maddesi lafzınca; "Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür." hükmünün uygulanması doğru olacaktır. Zararın kapsamı, simsar ya da iş sahibinin, karşı tarafın sözleşmeden dönmesi sonucu içinde bulunduğu durum ile bu sözleşmeyi hiç yapmamış olsaydı içinde bulunacağı durum arasındaki fark(6), kısaca menfi (olumsuz) zarar olarak sınırlandırılabilir.

Sözleşmeden dönme, taşınmaz simsarlığı sözleşmesinde sıkça rastlanan bir durum olmakla birlikte, bu durum genellikle simsarın aradan çıkarılmak suretiyle, simsarın ücretini ödemekten kaçınarak iş sahibi ve üçüncü kişi arasında ana sözleşmenin kurulması şeklinde gerçekleşmektedir. Yargıtay; simsarın iş sahibi tarafından aradan çıkarılarak, ana sözleşmenin kurulması halinde, sözleşmeden dönme gerçekleşmiş olsa bile simsarının ücrete hak kazanacağı görüşündedir.

“...
BK'nun 404.maddesi gereğince, gayrimenkul tellallığı sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli değildir. Somut olayda taraflar arasında yazılı alım-satım ve komisyon anlaşması yapıldığı, davacı komisyoncunun taşınmazı alıcı davalıya gezdirip gösterdiği, alıcı ile satıcıyı biraraya getirip alım-satım bedeli ve komisyon ücreti de belirlemek suretiyle anlaşma sağladığı hususlarında çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; tüm bunlara rağmen sözleşmeden cayma halinde komisyon ücretinin ödenip ödenmeyeceği, ödenecekse miktarının ne olacağı hususlarına ilişkindir.

Yukarıda da açıklandığı gibi davacı emlakçı olarak üzerine düşen edimlerini tümüyle yerine getirdiği, buna rağmen davalı satıcının geçerli bir yasal neden (örneğin hata, hile, gabin, mücbir sebep vs.) olmaksızın alım-satımdan caydığı anlaşıldığından, sözleşmeye bağlılık ve ahde vefa gereği satıcının sorumlu olduğu komisyon ücretinden sorumlu bulunduğu hususu tartışmasızdır. Somut olayda olduğu gibi sözleşmede, cayma halinde cayan tarafın alım-satım sözleşmesinde yer alan karşı tarafın komisyon ücretini de ödeyeceği yönündeki kararlaştırma bir cezai şart (Bk.md.158) olarak kabul edilip, sözleşmeden cayan davalı (satıcının) kendisine ait olan komisyon ücretinin dışında normalde alıcıya ait olan komisyon ücretinden de kural olarak sorumludur. Ancak, BK'nun 161/son maddesi gereğince hâkim cezai şart miktarını fahiş bulursa tenkisle mükelleftir.

Mahkemece delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin tümüyle reddi doğru görülmemiştir.

Yapılacak iş; davalının, alım-satımdan vazgeçmesi ve sözleşmede cayma halinde ödenecek komisyon ücretinin açıkça belirlenmiş olması karşısında, hem kendine ait olan ve hemde alıcıya isabet eden komisyon ücretinden sorumlu olduğu kabul edilip, alıcıya ait ücretin cezai şart olduğu da değerlendirilerek (fahişlik olgusu gözetilip) hakkaniyet ölçüsünde indirim yapılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurmaktan ibarettir.
...” (7)

Yukarıda verilen Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, sözleşmede belirtilmek şartıyla sözleşmeden dönülmesi ya da dürüstlük kuralına aykırı olarak edimlerin yerine getirilmesinden kaçınılması durumunda cezai şart belirlenmesi mümkündür. Kanun’un 525. maddesi(8) uyarınca, sözleşmede fahiş bir cezai şart belirlenmesi halinde, tarafların istemi üzerine ücret, hakim tarafından hakkaniyete uygun bir şekilde indirilebilir. Hakim fahiş ücret miktarını, taraflar tacir olmadığı durumlarda TBK madde 182/3 (9) uyarınca re’sen de inceleyebilir.

Yargıtay, sözleşmeden dönme, sözleşmeye aykırılık ya da haricen satış halinde sözleşme bedelinin tamamını cezai şart saymamış, sözleşme bedelinin üzerinde belirlenen kısmı cezai şart olarak kabul etmektedir(10). Yargıtay yerleşik içtihatlarında, simsarın aradan çıkarılması yoluyla yapılan sözleşmelerde simsarın ücrete hak kazanacağı görüşündedir. Bununla birlikte, sözleşmede ücretin üzerinde belirlenen cezai şartın, yalnızca ücretten arda kalan kısmının cezai şart olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Eğer sözleşmede cezai şartın ne şekilde belirleneceği yazılıysa, Yargıtay bu durumda cezai şartın koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi gerektiği görüşündedir.

“…
Taraflar arasında… yazılı şekilde yapılmış olan 14.01.2011 tarihli tellallık sözleşmesinin 5.2 maddesinde taşınmazların satışı halinde satış bedelinin %3’ü oranında hizmet bedelinin… ödenmesinin taahhüt edildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmede… müşterinin sözleşmeye aykırı davranması halinde satış bedelinin %6’sı oranında hizmet bedeli ve cezai şartın davalıya ödeneceği kararlaştırılmıştır. Sözleşme hükümlerinin bir bütün halinde değerlendirilmesi halinde, davalının taşınmazı satmaktan vazgeçmiş olması halinde, davalı tarafından ödenmesi öngörülen, satış bedelinin toplam %6’sı oranındaki bedelin, %3’ünün tellaliye bedeli, geri kalan %3’ün ise cezai şart olarak kararlaştırıldığının kabulü gerekmektedir.

Bu durumda davalı tacir de olmadığından,… cezai şartın fahiş olması halinde isetenkisi gereklidir. Ceza koşulunun fahiş olup olmadığı, tarafların iktisadi durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınan ceza miktarı, hak,adalet ve nefaset kurallarına uygun olarak tespit edilmelidir.
...”
(11)

“…
Taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesinde “...taşınmazlardan herhangi birini ben veya kan veya sıhri hısımlardan biri satın aldığı takdirde ..” belirtilen değer üzerinden % 3 oranında komisyon ücretini ve Geç ödeme halinde % 10 cezai şartı ödemeyi taahhüt ettiği yazılıdır. Taraflar arasındaki sözleşme metninde davalının eşinin satın almasına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Davalının eşinin bu sayılanlar dahilinde bulunmadığı açıkça bellidir. Bu durumda davalının sözleşmeye aykırı hareket ettiğinden bahsedilemez.
…”
(12)


2. Yer Gösterme Belgesinin Hukuki Statüsü ve Taraflara Yüklediği Sorumluluklar



Simsarın ya da uygulamadaki ismiyle emlak komisyoncusunun, üçüncü kişiye satın alacağı veya kiralayacağı taşınmazı göstermesinden sonra düzenlenen belgeye “yer gösterme belgesi” veya “emlak gösterme belgesi” adı verilir. Söz konusu belge Kanun’da düzenlenmiş olmamakla birlikte uygulamada sıkça karşımıza çıkan bir durumdur. Bu belgenin hukuki niteliğine dair Yargıtay eski içtihatlarından tamamen dönerek, Kanun’da sayılan şartları taşıması durumunda yer gösterme belgesinin taşınmaz simsarlığı sözleşmesi yerine geçebileceği görüşünü benimsemiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur; yer gösterme belgesi taraflarca imzalanmış olsa bile, yalnızca taşınmazın gösterildiğini düzenleyen bir içeriğe sahip olmamalıdır. Yer gösterme tutanağının süre, ücret, taraflar vs. unsurlarını da içermesi gerekmektedir. Bu unsurları içermeyen yer gösterme tutanağı, taşınmaz simsarlığı sözleşmesi yerine geçmez.

“…
Somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan 04.05. 2009 tarihli yer gösterme sözleşmesinde davacı “müşteri”ye davalı emlakçı aracılığıyla Gültepe Mahallesi, Sarıkaya Vilları 19 numaralı evin gösterildiği, sözleşmenin 3/A fıkrasında bu sözleşmenin imzalanmasından itibaren 1 yıl içerisinde her ne suretle olursa olsun sözleşmeye konu taşınmazın müşteri adına veya üçüncü dereceye kadar akrabaları adına satın alınması halinde 300.000,00 TL satış bedeli üzerinden %3 komisyon ücreti ve KDV nin ödeneceğinin, 3/B fıkrasında ise 3/A fıkrasında belirtilen şartın emlak komisyoncusu devre dışı bırakılmak suretiyle gerçekleşmesi halinde müşterinin, kendisine ve taşınmaz mal sahibine ait komisyon ücretinin tamamını ödemekle yükümlü olduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu sözleşme geçerli olup bu hükümler tarafları bağlayacağından yer gösterme sözleşmesinde bahsi geçen taşınmazın sözleşmenin imzalanmasından 25 gün sonra davacının eşi olduğu anlaşılan N. İ., tarafından mal sahibinden satın alınmış olması karşısında davacının imzasını inkar etmediği sözleşme çerçevesinde sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca yerel mahkemece, sözleşmede belirtilen ilkeler çerçevesinde inceleme yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
...”
(13)

“...
Dava, tellallık ücretinin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında 21/01/2012 tarihinde imzalanan yer gösterme tutanağının BK.'nun 404. maddesindeki şartları taşıdığı ve geçerli bir tellallık sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Davalı, davacı ile imzaladığı sözleşmeyi ortadan kaldırmadan ve onun gösterdiği taşınmazı satın almakla sözleşme gereği davacıya ödemeyi taahhüt ettiği komisyon ücretini ödemekle yükümlüdür.
...”
(14)

Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki, sözleşmenin tarafları arasında yer gösterme belgesi imzalanmışsa, yer gösterme işleminin yapılmadığı yönündeki iddiaların yazılı delille ispatı gereklidir.

“…
Sözleşmede davaya konu taşınmazın davacı tarafından davalıya gösterildiği yazılı olup sözleşme geçerlidir. Bunun aksinin davalı tarafça aynı mahiyette bir delil ispatlanması gerekir. Tanık beyanlarına itibar edilemez.
…”
(15)

“…
BK.’nun md. 404/3’e uyarınca “gayrimenkul tellallığı sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerlik kazanmaz.” Hükümde yer alan şekil koşulu geçerlilik şartıdır. Şekil, sözleşmenin geçerlilik şartı olarak öngörüldüğü takdirde yazılı sözleşmenin tellallık sözleşmesinin unsurlarını kapsaması gerekir. Taraflar arasında düzenlenen belge ise “emlak görme belgesi” başlığını taşımakta, sözleşme metninde ise yalnızca söz konusu taşınmazın gösterildiğinden ve ceza koşulundan söz edilmektedir.
…” (16)


Sonuç


Simsarlık sözleşmesi, Borçlar Kanunu’nun 520 ile 525 maddeleri arasında düzenlenmiş olup, kural olarak vekalete ilişkin hükümlerin uygulanmasıyla birlikte bazı tür simsarlık sözleşmesi için özel hükümler getirilmiştir. Bunlardan birisi taşınmaz simsarlığı sözleşmesidir. Taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin geçerlilik şartı yazılı olmasıdır. Kanun’da taşınmaz simsarlığı sözleşmesinden caymaya ilişkin bir hüküm bulunmadığından vekalete hükümleri uygulanacaktır. Taraflar her zaman sözleşmeden tek taraflı dönme hakkına sahip olsalar da sözleşmeden dönen diğer tarafın menfi zararını gidermekle yükümlüdür. Ayrıca simsarlık ücretinden kaçınmak amacıyla simsarı dışarıda bırakarak iş sahibi ve üçüncü kişi arasında haricen sözleşme yapılması durumunda da simsar ücrete hak kazanır. Eğer sözleşmede belirtildiyse, cezai şartın fahiş olması durumunda ücret borçlusu hakimden cezai şartın hakkaniyete uygun bir şekilde indirilmesini isteyebilir. Ücret borçlusunun tacir olmaması durumunda ise hakim bu durumu re’sen göz önünde bulundurabilir.

Yer gösterme belgesi, simsarın taşınmaz simsarlığı sözleşmesine konu olan taşınmazın üçüncü kişiye gösterildiğine ilişkin bir belgedir. Yer gösterme belgesi; sözleşmenin tarafları, ücret, süre, imza vs. gibi unsurları içeriyorsa, bu belge taşınmaz simsarlığı sözleşmesi niteliğinde sayılabilir. Yer gösterme belgesi yazılı delil niteliğinde olduğundan, yer göstermenin yapılmadığına ilişkin iddialar aynı derecede yazılı delille ispatlanması gerekmektedir.

Atıflar


1 Madde 520 - Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.

2 ÇAĞLAYAN Çağlar, “Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmelerinde Yargıtay Uygulaması”, Ankara Barosu Dergisi 2016/1, s. 442

3 Madde 522 - Ücret, belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.

4 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1 E., 2015/1539 K. sayılı ve 10.06.2015 tarihli kararı,
Erişim adresi: https://www.sinerjimevzuat.com.tr/kullaniciGiris.jsf?dswid=-6009#
Erişim tarihi: 15/03/2021

5 Madde 18/3 - Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.

6 AYTEKİN Nergis Mevlübe, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Simsarlık Sözleşmesinin Sona Ermesi”
Erişim adresi: https://blog.lexpera.com.tr/6098-sayili-turk-borclar-kanununa-gore-simsarlik-sozlesmesinin-sona-ermesi/
Erişim tarihi: 13/03/2021

7 Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/ 6563 E., 2014 / 13898 K. sayılı ve 22.10.2014 tarihli kararı
Erişim adresi: https://www.sinerjimevzuat.com.tr/kullaniciGiris.jsf?dswid=-6009#
Erişim tarihi: 14/03/2021

8 Madde 525 - Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine, bu ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.


9 Madde 182/3 - Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.

10 ÇAĞLAYAN, Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmelerinde Yargıtay Uygulaması, s.453

11 Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/7180 E., 2013/18470 K. sayılı ve 04/07/2013 tarihli kararı

12 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/13-7 E. 2015/1677 K. sayılı ve 17/06/2015 tarihli kararı

13 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-644 E., 2017/460 K. sayılı ve 15.3.2017 tarihli kararı

14 Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/7705 E., 2015/193 K. sayılı ve 13.01.2015 tarihli kararı

15 Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/11229 E., 23013/21243 K. sayılı ve 12/09/2013 tarihli kararı

16 Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2010/12894 E., 2010/16291 K. sayılı ve 12/10/2010 tarihli kararı


KAYNAKÇA

ÇAĞLAYAN Çağlar, “Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmelerinde Yargıtay Uygulaması”, Ankara Barosu Dergisi 2016/1, S.441-455

YILDIZ Şükrü, “Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesinin Şekli ve Şekle Uyulmamasının Hukuki Sonuçları”, Cevdet Yavuz’a Armağan, s.3046-3059

YENİOCAK Umut, “Gayrimenkul Tellalığı Sözleşmesinde Tellalık Ücreti”, İstanbul Barosu Dergisi 2009/6, s.3119-3138

ÇUBUKTAR Mert, Yargıtay Kararları Işığında Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesi, Eryiğit Hukuk Bürosu
Erişim adresi: http://eryigithukuk.com/uploads/mert-cubuktar_741955.pdf
Erişim tarihi: 16/03/2021

AYTEKİN Nergis Mevlübe, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Simsarlık Sözleşmesinin Sona Ermesi”
Erişim adresi: https://blog.lexpera.com.tr/6098-sayili-turk-borclar-kanununa-gore-simsarlik-sozlesmesinin-sona-ermesi/
Erişim tarihi: 13/03/2021

www.sinerjimevzuat.com.tr

Atalay Aksay

Atalay Aksay

Yönetici

Yorum Yaz...

loading